Ukrayna savaşıyla ilgili çok fazla bu tür yorum geldi. Hepsine tek tek cevap vermek gerçekten zor. Olayı anlayamayıp yorum yapan arkadaşlar için, örneklendirerek kendimce bir açıklama yapacağım. Çünkü bu tür yorumlar, gereğinden fazla iki yüzlülük ve empati eksikliği içeriyor. Arkadaşlar, Ukrayna iki yılı aşkındır işgal altında ve ellerinden geldiğince direniyorlar. Bu yazı kesinlikle “Ukrayna haklı, Rusya haklı” yazısı değildir. Tek amacım, atalarımızın yaşadığı zor zamanları yaşayan bir ülkeye karşı böyle düşünmeden yorum yapanların biraz daha düşünmesini ve empati yapmasını sağlamak.
Ukrayna’nın içinde bulunduğu durumu Kurtuluş Savaşı’na benzetirsek, yaşanan olayları anlamamız daha kolay olacak diye düşünüyorum. İki yılı aşkındır, dünyanın süper güçlerinden biri olan Rusya’ya karşı topraklarını savunmak için canla başla savaşan Ukrayna, büyük zorluklarla karşı karşıya. Bunlardan biri de tabii ki insan gücü. Siz okurlarıma net sayılar verip kafanızı karıştırmayacağım; iki taraf da savaşın başından beri büyük kayıplar verdi. Verilen kayıpları ülke nüfusuna kıyasladığımızda, Ukrayna gerçekten zor durumda. Bir ülke bu denli önemli bir savaş verirken, seferberlikten kaçanların sokakta toplanması şaşırtıcı bir durum değil. İster kızın, isterseniz bana katılmayın, ancak gerçek budur. Kurtuluş Savaşı’ndan hemen önce yaşanan 1. Dünya Savaşı’nda Osmanlı ordusunda yaklaşık yarım milyon asker kaçağı vardı. İnsanların askerden kaçması anlaşılabilir bir şey, ancak bu olay ne kadar anlaşılır olsa da, asker kaçaklarını cezalandırmak ve zorla askere almak da o kadar anlaşılırdır.
Kurtuluş Savaşı zamanında Konya vekili Vehbi beyin şu sözlerine kulak verelim “Ordudaki asker kaçakları, tüm arkadaşlarımız bundan haberdar. Konya’da iki yüz adamı trene yerleştiriyorlar ve Karahisar’a (Afyon) sadece otuzu varıyor. Üç yüz kişilik bir tümen üç gün içinde yüz elliye düşüyor…” Güzel vatanımızın varoluş savaşında bile ciddi anlamda asker kaçağı ve seferberlik sorunu vardı. Savaşa inancı olmayan veya canı kıymetli olan dedelerimiz Kurtuluş savaşından kaçtı. Bu savaşın önemini bilen ve şehadet için varını yoğunu ortaya koyanların yanında seferberlikle askere alınan ve asker kaçağıyken yakalananlarda vardı. Allaha şükürler olsun ki biz kazanan taraf olduk ve bu olaylar ülke tarihinde kara bir leke olarak anılmadı. Bir de kötü senaryoyu düşünelim. Asker kaçakları toplanmamış ve seferberlik ilan edilmemiş olsun. Kurtuluş savaşının sonucu ne olurdu? Yedi düvele karşı nasıl mücadele ederdik? Umarım verdiğim örnekleri anlayıp, Rusya-Ukrayna savaşıyla harmanlıyorsunuzdur. Asker kaçaklarının toplanması ve seferberlik sebebiyle insanların zorla askere alınması hem Ukrayna hem Rusya’da yaşanan bir olay. Lütfen bu durumu empati yaparak düşünelim ve yorum yaparken kafasını kaşıyan maymun gibi hareket etmeyelim.
Yazımın sonunda gerçekten nefret ettiğim bir olaya değinmek istedim: İki ülkenin kadınlarının hedef alınması. Avrupa’ya ve Türkiye’ye sığınmacı olarak gelen ya da kendi ülkesinde günlük yaşantısına devam eden kadınların, özellikle bizim toplumumuz tarafından, ağıza alınmayacak kelimelerle eleştirilmesine cevaben, sizlere sevdiğim bir şair olan Hüseyin Nihal Atsız’ın, savaş sırasında hayatını yaşayan Türk kızının kahraman bir Türk askerine yaptığı terbiyesizliği anlatan “Topal Asker” şiiriyle cevap vermek istiyorum.
Güya sizin mezenizdi! Yiyip içtiniz;
Zıpladınız, kudurdunuz arsız, edepsiz!..
Gerçi salonlarda senin “yıldız”dı adın,
Hakikatte fahişesin ey alçak kadın!
Ey allıklı ve düzgünlü yosma bil şunu:
Bütün millet öğrenmiştir senin fuhşunu.
Omuzun da neden seni fuzuli çeksin?
Kinimizin şiddetiyle gebereceksin!..